Şans yoncası
Blinkie
Msrf Designs

En ünlü iyi şans bitkisi ama tabii ki dört yapraklı olursa.
Yoncanın aynı zamanda da cadıları ve perileri görme gücü verdiğine inanılırdı,
Üç yopraklı yonca, Aziz Patrick döneminden beri Hıristiyanlığın “Kutsal Üçleme”nin sembolü olmuştur.
Aynı inanç bir parça kuzukulağı dalı içinde geçerliydi.
Eski İngiltere’de eğer dört yapraklı bir yonca bulunursa, aynı gün içinde gerçek aşkın da bulunacağına inanılırdı.
Dört yapraklı yonca kime verilirse şans ona geçerdi, yoncanın yakın zamanlara kadar askeri görevlerde uğur getirdiği kabul edilirdi.
Dört yapraklı yonca bütün kültürlerde iyi şansın sembolü olarak kabul edilir.
Hıristiyanlık inanışında Havva'nın cennet bahçesinde elinde dört
yapraklı yonca ile dolaştığı kabul edilir.
Yoncaya çok daha eski kültürlerin batıl inançlarında da rastlanıyor.
İrlanda efsanelerinden ve Sezar zamanından kalma yazılardan
bu inanışın kökeninin
İngiltere'ye, Galler'de yaşayan Keltler'e kadar uzandığı anlaşılıyor.
Bu toplumda Druid adı verilen bir grup,
Güneş'e tapıyor ve ayinlerini yılda birkaç kez,
Galler'in sık meşe ormanlarında toplanarak yapıyorlardı.
Bu sırada kişiler arasındaki anlaşmazlıkları da
sorgulayarak çözüm yolları buluyorlar,
ölümcül derecede hasta olanlar ve çıkması beklenen bir savaşta
ölüm tehlikesi ile karşılaşacak olanlar için insan kurban ediyorlardı.
Druid rahipleri her ne kadar kurban olarak daha önce suç işlemiş
olanları tercih etseler de
arada masum insanların da sazdan yapılmış büyük kafeslere
konularak ateşe verildiği oluyordu.
Dini bakımdan kurban edilen kişinin ruhunun bozuk ahlaklı
olduğuna ve ölümden
sonra yeni doğacak bir bebeğe geçtiğine inanıyorlardı.
Druidler ayrıca ökseotunun aile içinde uyumu sağladığına,
dört yapraklı yoncanın ise kişiye çevresindeki bozuk ahlaklı ruhları,
şeytanı ve cinleri görme yeteneği verdiğine, yoncanın sihirli gücü
sayesinde şeytanın kovulabildiğine inanıyorlardı.
Bu nedenle insanları kurban etmeden önce ökseotu filizleri topluyorlar,
yerlerde dört yapraklı yoncaları arıyorlardı.
Yani inanışın kökeninde dört yapraklı yoncanın uğurundan çok,
kötü ruhlara karşı olan sihirli gücü yer alıyordu ama ne yazık ki
yoncanın dört yapraklısı da tabiatta çok nadir olarak bulunuyordu.
Günümüzde bitki kültürü ile uğraşanlar, sadece dört yapraklı
yoncaların ürediği tohumları geliştirmeyi başarmışlardır.
Ancak efsane devam etmektedir, insanlar bahçelerinde
milyonlarcası yetişebilirken,
hala kırlarda uğur getireceğine inandıkları dört yapraklı yoncayı
heyecanla aramaya devam etmektedirler.
Yoncanın dört yaprağının da ayrı birer anlamı vardır.
Birinci yaprak ümidi,
ikincisi imanı,
üçüncüsü aşkı,
dördüncü yaprak ise şansı simgeler.
Tabiatta çok nadir bulunan işte bu dördüncü yapraktır.
Hıristiyanlık inanışında Havva'nın cennet bahçesinde elinde dört
yapraklı yonca ile dolaştığı kabul edilir.
Yoncaya çok daha eski kültürlerin batıl inançlarında da rastlanıyor.
İrlanda efsanelerinden ve Sezar zamanından kalma yazılardan
bu inanışın kökeninin
İngiltere'ye, Galler'de yaşayan Keltler'e kadar uzandığı anlaşılıyor.
Bu toplumda Druid adı verilen bir grup,
Güneş'e tapıyor ve ayinlerini yılda birkaç kez,
Galler'in sık meşe ormanlarında toplanarak yapıyorlardı.
Bu sırada kişiler arasındaki anlaşmazlıkları da
sorgulayarak çözüm yolları buluyorlar,
ölümcül derecede hasta olanlar ve çıkması beklenen bir savaşta
ölüm tehlikesi ile karşılaşacak olanlar için insan kurban ediyorlardı.
Druid rahipleri her ne kadar kurban olarak daha önce suç işlemiş
olanları tercih etseler de
arada masum insanların da sazdan yapılmış büyük kafeslere
konularak ateşe verildiği oluyordu.
Dini bakımdan kurban edilen kişinin ruhunun bozuk ahlaklı
olduğuna ve ölümden
sonra yeni doğacak bir bebeğe geçtiğine inanıyorlardı.
Druidler ayrıca ökseotunun aile içinde uyumu sağladığına,
dört yapraklı yoncanın ise kişiye çevresindeki bozuk ahlaklı ruhları,
şeytanı ve cinleri görme yeteneği verdiğine, yoncanın sihirli gücü
sayesinde şeytanın kovulabildiğine inanıyorlardı.
Bu nedenle insanları kurban etmeden önce ökseotu filizleri topluyorlar,
yerlerde dört yapraklı yoncaları arıyorlardı.
Yani inanışın kökeninde dört yapraklı yoncanın uğurundan çok,
kötü ruhlara karşı olan sihirli gücü yer alıyordu ama ne yazık ki
yoncanın dört yapraklısı da tabiatta çok nadir olarak bulunuyordu.
Günümüzde bitki kültürü ile uğraşanlar, sadece dört yapraklı
yoncaların ürediği tohumları geliştirmeyi başarmışlardır.
Ancak efsane devam etmektedir, insanlar bahçelerinde
milyonlarcası yetişebilirken,
hala kırlarda uğur getireceğine inandıkları dört yapraklı yoncayı
heyecanla aramaya devam etmektedirler.
Yoncanın dört yaprağının da ayrı birer anlamı vardır.
Birinci yaprak ümidi,
ikincisi imanı,
üçüncüsü aşkı,
dördüncü yaprak ise şansı simgeler.
Tabiatta çok nadir bulunan işte bu dördüncü yapraktır.